Öz
Perfüzyon alanına 2010’lu yıllarda önem kazanan ve perfüzyona bakış açısını değiştiren hedef odaklı perfüzyon (HOP) parametrelerinin neler olduğunu ayrıca yakın dönemde kullanımı yaygınlaşmaya başlayan yeni nesil HOP parametrelerini hesaplayan ve ölçen kalp akciğer makineleri ve vücut dışı membran oksijenasyonu cihazlarının bu hesaplamaları yaparken kullandıkları formüllerin anlaşılması hedeflenmiştir.
Giriş
Hedef odaklı perfüzyon (HOP) bir strateji olarak tanımlanan temel olarak oksijen sunumu (DO2), oksijen tüketimi ve karbondioksit üretimi (VCO2) olmak üzere solunum tabanlı parametrelerin dinamik olarak izlenmesi ve oksijen iletimini optimize ederek kişiselleştirilmiş hedefe yönelik tedaviyi ifade eder.
Hedef odaklı tedavi kavramı, Pratomo ve ark. (1) tarafından 1988 yılında yürütülen ve yüksek riskli cerrahi hastalardaki supranormal oksijen değerlerine odaklanan araştırmalardan sonra önem kazanmaya başlamıştır (1). 2006 yılında M. Ranucci’nin de çalışmalarının etkisiyle HOP hem AmSect hemde Avrupa Kardiyovasküler Perfüzyon Kurulu kılavuzlarda yer almaya başladı.
HOP uygulamasının postoperatif komplikasyonları önemli ölçüde azalttığı kesin olarak kanıtlanmıştır. HOP protokolleri daha az organ hasarı, akut böbrek yetmezliği (ABY), kreatinin, laktat, nötrofil jelatinaz ilişkili lipokalin ve B tipi natriüretik peptid gibi göstergelerde azalma hedeflemektedir.
HOP özellikle kardiyopulmoner baypas (KPB) tarafından indüklenen ilk enflamatuvar yanıtın ötesinde renal tübüler hasarı önemli ölçüde azaltır. DO2 yönetiminin etkinliği özellikle daha küçük vücut boyutlarına sahip hastalarda belirgindir ve bu alt grupta faydalı olabileceğini göstermektedir. 270/mL/dk/m2’den büyük hedefli bir DO2 indeksinin ABY insidansını önemli ölçüde azalttığı gösterilmiştir.
Avrupa Anesteziyoloji Derneği’nin yüksek kardiyak ve cerrahi risk taşıyan hastalar için hedef odaklı tedaviyi onaylaması, CO2 ve oksijen tedarikinin erken optimize edilmesinin gerekliliğini vurgulamaktadır. Hedef odaklı tedavi, klinik faydalarına ek olarak maliyet etkinliğini de kanıtlamıştır (2).
HOP Yapılırken Kullanılan Parametreler
Kandaki oksijen yeterliliğinin seviyesinin ölçülerek; hematokrit ile kan akımının dahil edilerek hesaplanabilen çeşitli parametreler vardır. Bunlar;
• Oksijen doygunluğu (SpO2 veya SaO2),
• Oksijenin kısmi basıncı (PaO2),
• Oksijen içeriği (CaO2),
• Doku DO2,
• VO2,
• VCO2,
• O2Er,
• Santral venöz oksijen doygunluğu (SVO2),
• Kan akımı (flow).
PaO2 veya PO2 yaygın olarak kullanılan ve nispeten güvenilir bir parametredir. Kanda çözünmüş oksijenin basıncını ölçer. Kilo pascal (kPa) veya mmHg cinsinden ölçülebilir.
Aynı şekilde arteriyel PaCO2 veya PCO2 kanda benzer birimlerde ölçülmektedir.
Arteriyel kandaki oksijen (PaO2) normal değeri 12-14 kPa veya 80-100 mmHg. Yaşla birlikte azalır. Yaşlılarda 10-14 kPa normal olabilir.
PaO2 artışı (sağlıklı bireylerde):
• Kardiyak indekste azalma,
• Kalp hızında azalma,
• Sistemik vasküler dirençte artış (SVR),
• Ortalama arter basıncında artış,
• PaO2 artışı (NYHA class 3-4),
• Kardiyak output anlamlı azalma,
• Stroke volümde anlamlı azalma,
• Pulmoner kapiller uç basıncında artış,
• SVR’de anlamlı artış,
• Sol ventriküler son diyastolik basınç artış,
• Koroner vasküler kan akımında azalma, sağlıklı bireylerde %17,1 iken koroner hastalıkta %7,9-28,9,
• Koroner vasküler direnç artış (%21,5-40,9) (3).
Solunum katsayısı (RQ), VCO2’den tahmin edilen bazal metabolizma hızı hesaplamalarında kullanılan boyutsuz bir sayıdır. Vücut sabit bir durumdayken vücut tarafından üretilen karbondioksitin vücut tarafından tüketilen oksijene oranından hesaplanır.
Karbondioksit ve su, enerji üretim yollarının son ürünleridir. Karbonhidratlar ve lipitler, enerji üretiminin substratlarıdır (ara ürün); mitokondride aerobik koşullarda O2 tarafından oksitlenirler ve yüksek enerjili fosfat bileşikleri ve CO2 üretirler. Enerji substratları karbonhidratlar olduğunda 6 molekül CO2 üretilir ve 6 molekül O2 tüketilir, RQ değeri 1,0’dır; lipitler oksitlendiğinde ise tüketilen 23 O2 molekülüne karşılık 16 CO2 molekülü üretilir, RQ değeri ise 0,71’dir (4).
Karbondioksitin (PaCO2) normal değeri arteriyel kan 4,7-6 kPa veya 35-45 mmol Hg’dir (birim çevrimi; kPa X 7.5= mmHg). Oksijen doygunluğu hemoglobin yüzdesidir. Arteriyel kandaki hemoglobin ile birleşen oksijen yüzdesini gösterir. SpO2 (hemoglobin doygunluğu çevrede ölçülen oksijen ile; içindeki p; SpO2 periferik anlamına gelir). Kan gazı makineleri oksijen doygunluğunu ölçebilir. SaO2 (hemoglobinin oksijenle doyması olarak adlandırılır, arteriyel kanda ölçülür) (a; arteriyel anlamına gelir).
Oksijen Kapasitesi
Hemoglobinin her gramı 1,34 mL O2 ile bağlanır. Örneğin; bir kişinin hemoglobini %15 g ise (150 g/L),
15 X 1,34 = 20,1 mL
Oksijen İçeriği (CaO2)
Arteriyel oksijenin kısmi basıncı, PaO2 yaygın olarak kan gazı analizinde seviyeyi belirlemek için kullanılan parametredir.
20,1 X 95/100 = 19 mL
Bu değere oksijen içeriği (CaO2) adı verilir.
Normal CaO2 16-22 mL/dL’dir (veya 160-220 mL/L) (5).
Doku Oksijen Sunumu-DO2
KPB sırasındaki HOP optimal olduğunu gösteren en önemli parametrelerden biri DO2. Hayati organlara ve dokulara sunulan gerçek oksijen miktarını temsil eder. DO2’nin vücut yüzeyi alanı (VYA)’ya bölünmesiyle oluşan VYA endeksli oksijen iletimi (DO2) izlemenin kritik rolü, dokulara iletilen gerçek oksijeni yansıtması veya hemoglobin ve pompa akışının gerçek işlevsel etkisini tam olarak ortaya koymaktadır (6).
DO2 = KPB akımı x [10 x (Hb)(1, 36)(Sa02) + (0,0031)(PaO2)]/VYA
KPB’de dokulara DO2 etkileyen en önemli faktörler pompa akımı, hematokrit düzeyi ve oksijen satürasyonudur. Unutulmamalıdır ki kan akımı en büyük etkendir ve KPB’de aksi bir durum olmadıkça ve veya bir komplikasyonla karşılaşılmadıkça pompa kan akımı hesaplanan seviyeden az olmamalıdır.
DO2’nin normal değeri 350-450 mL/dk/m2’dir. KPB’ye bağlı gelişen hemodilüsyon kan viskositesini azaltmakta ve kanın oksijen miktarı yaklaşık olarak 20 mL/dL’den 12 mL/dL’ye düşmektedir. Dolayısıyla KPB sırasında DO2 değerleri 200-300 mL/dk/m2’ye düşmektedir. Bu nedenle, uygun doku DO2 dengeleyebilmek için ya VO2 azaltılmalı ya da oksijen ekstraksiyonu arttırılmalıdır. KPB sırasında DO2’de azalması oksijen ekstraksiyonunda artış ile kompanse edilir ve bu azalma VO2’yi etkilemez. Bu aşamaya kadar olan dönem “akımdan bağımsız VO2” olarak isimlendirilir. Maksimum oksijen ekstraksiyonuna ulaşıldıktan sonra akımda meydana gelen azalma VO2’nin azalmasına sebep olur ve laktik asidoz başlar. Bu dönem ise “akıma bağımlı VO2” olarak isimlendirilir (7).
Yirmi bir bin sekiz yüz yetmiş beş hastayı içeren 10 çalışmadan elde edilen sonuçlar, KPB sırasında azalan DO2’nin postoperatif deliryum ve serebrovasküler kazalarla ilişkili olduğunu göstermiştir (2024 Guideline). HOP ile yönetilen KPB’ye giren 1.064 hasta üzerinde yapılan tek merkezli retrospektif çalışma (DO2 >280 mL/dk/m2 olarak ayarlandı), DO2’nin ABY’nin bağımsız bir öngörücüsü olduğunu gösterdi. DO2’de her 10 mL/dk/m2 artış için ABY geliştirme olasılığı %4 azaldığı gösterilmiş (8).
VO2-Oksijen Tüketimi
Tüm vücut VO2, evrensel olarak vücudun metabolik aktivitesinin bir ölçüsü ve KPB sırasında doku perfüzyon yeterliliğinin bir göstergesi olarak kabul edilir (9). Baypas sırasında DO2 ve VO2 arasındaki doğrusal ilişki göz önüne alındığında, asıl amaç doku oksijen talebini azaltmak için yeterli perfüzyon sağlamaktır. Bu nedenle, VO2 seviyelerinin izlenmesi, bir taraftaki perfüzyon ve metabolik aktivitenin yeterliliğini ve anestezi ajanları gibi KPB dışı ölçümlerin birlikte etkinliğini belirlemek için hayati önem taşır. Formülde CaO2 arteriyel oksijen içeriğini, CvO2 ise venöz oksijen içeriğini ifade eder (10).
VO2 = CO × (CaO2-CvO2)
VCO2
Yetişkinler üzerinde yapılan çalışmalar, KPB sırasında VCO2, Laktat oluşumu ile bağlantılı olduğunu göstermiştir ve VCO2’i için “kritik eşikler” 60 mL/dk/m2 olarak bildirilmiştir (11). Karbondioksit anaerobik metabolizma takibi için en belirleyici parametredir. Bikarbonat (HCO3) hücre içerisinde üretilen laktik asidin ana tamponudur.
Bikarbonat hücre içerisinde mitokondrilerde su ve CO2’ye ayrıştırılarak dolaşıma verilir. Dolaşımdaki CO2 akciğerler/oksijenatörler tarafından kandan uzaklaştırılır.
Anaerobik (oksijensiz) solunum ile enerji üretiminin varlığında ve aerobik (oksijenli) solunum sonucu CO2 üretimine ek CO2 üretimi vardır. Tamponlanan her bir mmol laktik asit için 1 mmol (22,3 mL) ekstra CO2 üretilir (12) ve toplamda VCO2 (aerobik) + VCO2’den (ekstra, anaerobik) olarak üretilmiş olur.
KPB’de kullanılan oksijenatörler, doğal akciğere kıyasla CO2 uzaklaştırma kapasitesi tamamen farklı performansa sahiptir. Aslında, doğal akciğerin ventilasyon/perfüzyon (V/Q) oranı yaklaşık 0,8’dir (ortostatik pozisyonda akciğerin tepesinde daha yüksek ve altında daha düşüktür). Düşük pulmoner kan akışı durumunda olduğu gibi, bu oranın artması, PvCO2-ePCO2 gradyanı için koşulları yaratır. Buna karşılık, oksijenatörler, venöz kanı CO2 uzaklaştırma yeteneği çok daha yüksek bir verimliliğe sahiptir ve yaklaşık 0,4-0,5’lik optimum bir V/Q oranına sahiptir (13). Sonuç olarak, aşırı CO2 uzaklaştırmayı önlemek için, klinik uygulamada oksijenatöre gelen süpürme gazı karışımı akım (Qc)’nin %50’sini nadiren aşar. Oksijenatörlerin bu özelliği KPB sırasında VCO2 ölçümünde büyük avantaj sağlamaktadır (14).
VCO2 = Akım (Qc) X (Mix Venöz CO2 -Arter CO2)
O2Er
Oksijen ekstraksiyonu (O2ER), vücudun VO2 sistemik oksijen iletimine (DO2) oranıdır ve formülde gösterildiği gibi doku talebi durumuna göre perfüzyon tedarik verimliliğini yansıtır. Klinik olarak, baypas sırasında O2ER değerlerinin %27’den fazla yükselmesi, olası uç organ disfonksiyonu ile birlikte perfüzyon yetersizliğini yansıtmaktadır (15).
O2ER = VO2 / DO2
SvO2
SVO2, DO2, ile oksijen ihtiyacı arasındaki dengeyi yansıtır. SvO2 periferik organlardan O2 ekstraksiyonunu temsil eder ve bu nedenle DO2 azaldığında artar. Venöz dönüşün çok düşük bir metabolik hızda (kaslar gibi) organlardan gelmesi nedeniyle, bazı periferik organlar (splanknik bölge) düşük bir bölgesel SvO2’ye sahip olsa bile, sistemik SvO2 normal görünebilir (16). DO2, kalp debisi ve hematokrit ile belirlenirken, oksijen talebi gerçek metabolik durumu yansıtır. SvO2 değeri genel olarak %70 üzeri kabul edilmektedir.
Flow
Pompa kan akışı koşulları çok dinamiktir ve birçok sistematik koşula bağlıdır. Temel amaç, esas olarak farklı sıcaklıklarda dokuların ve organların fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayan yeterli perfüzyon sağlamaktır (17). VYA değeri hastanın boyu ve kilosu kullanılarak her olgu için ayrı ayrı hesaplanmaktadır. Hastaya, hipotermi düzeyine ve prosedüre göre pompa kan akımı değeri hesaplandıktan sonra KPB’de hesaplanan değerlerde çalışılması aksi bir durum veya komplikasyon olmadığında elzemdir. Yukarıda yer alan formüllerden de anlaşılacağı gibi pompa kan akımı tüm HOP kriterlerinde temel hesaplama değerlerinden birisidir.